Yeterli deniz koruma alanlarının olmaması en büyük eksiklik ve tehdit!
Akdeniz’in karşı karşıya olduğu tehditleri iki bölgede ele almakta fayda var: Batı Akdeniz ve Doğu Akdeniz
Genel olarak bakıldığında Akdeniz dünyada kaynakları en fazla tüketilmiş denizlerin başında geliyor. Balık stoklarının yüzde 86’sının tamamen tüketildiği Akdeniz’de, aşırı avcılık açık ara en önemli sorun. Özellikle dip trolü gibi ekosistemlere zarar veren avcılık yöntemleri sonucunda önemli ekonomik ve ekosistemde denge rolü oynayan büyük balıklar ve dip canlıları yok olma tehdidi altında. Bu gerçeklik mevcut balıkçılık yöntemlerinin Akdeniz’de işlemediğini gözler önüne seriyor.
Ağırlıklı olarak kuzey Akdeniz kıyılarının çok önemli sorunlarından biri de turizm ve insan yerleşimi için doğal kıyısal habitatların hızla tahrip edilmesi ve yapılaşmaya açılmasıdır.
Her geçen sene daha fazla kıyısal alan yapılaşmaya açılıyor. Bu da birçok canlının hayatını tehlikeye atıyor. Nesli tehlike altında türlerden olan ve tüm dünyada sayısı 600-700, Türkiye kıyılarında ise 100 kadar bireyin yaşadığı bilinen Akdeniz fokları bu durumdan en çok etkilenen canlıların başında geliyor.
Dünyada en fazla deniz ticaretinin ve beraberindeki gemi trafiğinin bulunduğu Akdeniz’de bu trafikten kaynaklanan ciddi bir atık ve ses kirliliği doğal yaşamı olumsuz etkiliyor.
Benzer şekilde kıyılardaki büyük metropol şehirlerden kaynaklanan atık su ve katı atık kirliliği, su kalitesini ve ekosistemi tamamen bozuyor. Bunun yanı sıra su ürünleri yetiştiriciliği Doğu Akdeniz’e kaydırılmış bir aktivite olarak, yarattığı aşırı kirlilik sorunlarıyla Türkiye ve Yunanistan kıyılarında ağır tahribatlara yol açıyor.
Akdeniz iklim krizinden en çok etkilenen ekosistemlerden biri denebilir.
İklim krizi ve beraberinde görülen istilacı türler Doğu Akdeniz’de çok ciddi ekosistem değişikliklerine ve geri dönüşü olmayan değişimlere sebep olmaktadır. Artan deniz suyu sıcaklıkları çok daha fazla sayıda tropik Kızıldeniz kökenli türlerin yayılım alanlarını da artırıyor. Her sene artan Kızıldeniz kökenli balık türleri yerel türlere baskın çıkıyor ve özellikle uzun dikenli deniz kestanesi gibi omurgasız canlılar ekosistemi tamamen değiştiriyorlar. Akdeniz Koruma Derneği olarak kıyılarımızın yeni türlerine yönelik Yeni Balıklar projesini yürütüyoruz. Bu proje ile yeni balıklar arasında yer alan yenebilir türlerin sofralara taşınmasını sağlayarak, ekosistem üzerindeki baskılarının azalmasını ve küçük ölçekli balıkçıların bu türlerden gelir elde etmesini amaçlıyoruz.
Akdeniz’de yeterli deniz koruma alanlarının olmaması ve olanların da yeterli denetlenememesi Akdeniz’deki en büyük eksiklik ve tehdit diyebiliriz. Şu anda balıkçılığa kapalı koruma alanları bütün Akdeniz’in yüzde 1’nden az. 2030 yılına kadar hedeflenen rakam ise yüzde 10.
Deniz Koruma Alanları’nın ilan edilmesi sonrasında doğru bir şekilde uygulanmasıyla başarıya ulaşmak mümkün.
Akdeniz Koruma Derneği olarak Türkiye’de bulunan Deniz Koruma Alanları’nda uyguladığımız Deniz Koruyuculuğu Sistemi ile alanların başarıya ulaşmasına destek olmaya çalışıyoruz.
Kaynak: Dünyahali Bülten 73. Sayı Zafer Kızılkaya Yazısı
Fotoğraf: Zafer Ali Kızılkaya