İletişim Yöneticimiz Esra Kartal, 2002 yılından bu yana doğa
koruma başta olmak üzere sivil toplumun pek çok alanlarına emek veriyor.
Esra’nın doğa koruma yolculuğunu konu alan röportaj, Tehdit Altındaki
Coğrafyalar Programı’nın uygulanması için farklı ülkelerde çalışan beş kadının
röportajıyla birlikte yayınlandı. Röportajların tümüne buradan ulaşabilirsiniz.
Esra Kartal Kimdir?
Akdeniz Koruma
Derneği’nde Tehdit Altındaki Coğrafyalar Programı tarafından
desteklenen ve Fauna & Flora International’ın ortaklığında yürütülen Gökova
Körfezi’nden Gelidonya Burnu’na Projesi’nde İletişim Yöneticisi olarak
çalışıyorum. Doğanın korunması için kendimi sorumlu hissetmeye 25 yıl kadar
önce tarım arazilerinde DDT kullanımı nedeniyle Türkiye’deki kelaynak
kuşlarının neslinin tehlikeye girip artık göç edemediklerini öğrendiğim gün
başladım. Bu nedenle Biyoloji eğitim almayı tercih ettim ve 2002 yılından bu
yana doğa koruma alanındaki sivil toplum kuruluşları ile çalışıyorum. Ancak
zamanla toplumun diğer alanlarıyla ilgili hak sorunları çözülmediği sürece emek
verdiğim doğa için tam korumanın sağlanamayacağını fark ettim. Bu nedenle bir
grup arkadaşımla 2015 yılında Avukma Kadın Kooperatifi kurarak kadınların
sosyal ve ekonomik olarak desteklenmesi için gönüllü çalışmaya başladım. Bunun yanı
sıra engelliler, çocuklar ve adil gıdaya erişim konularında çalışan sivil
toplum kuruluşlarına gönüllü destek veriyorum.
Habitat Restorasyonuna İlginizin Sebebi Nedir?
Kuş gözlemcisi
olarak ziyaret ettiğim alanların habitat tahribatı gibi nedenlerle zarar görüp
kuş türlerinin azalmaya başladığını gözlemlemem, türlerin habitattan ayrı
görülemeyeceğine yaşayarak tanıklık etmeme neden oldu. Tehdit altındaki türler
için yürütülen tüm koruma çalışmalarının bu türlerin yaşadıkları alanlarda
gereken restorasyon ve iyileştirme çalışmaları olmadan eksik kalacağına
inanıyorum. Bu nedenle, Akdeniz foku, deniz çayırları gibi denizel tür ve
habitatların yanı sıra deniz koruma alanlarında geçimini yüzyıllardır
geleneksel balıkçılıkla sağlayanları birbirinden ayırmayan restorasyon
çalışmalarının asıl yapılması gereken olduğunu düşünüyorum. Bu bütüncül
yaklaşımı, sadece bugün değil gelecekte de denizel türlerin neslinin devamını
güvenceye alıp geleneksel balıkçılık mesleğinin devam edebilmesi için elzem
görüyorum.
En çok hangi başarılarınızdan gurur duyuyorsunuz?
2015 yılında
AKD’nin kadın balıkçılarla ilgili yürüttüğü projelerde görev almaya başladım. O
tarihten bu yana Türkiye’de kadın balıkçıların meslekteki yeri eskiye oranla
değişti ve değişmeye devam ediyor. Kadın balıkçıların su ürünleri
kooperatiflerinde yer almamasını sorun olarak ortaya koyarken bugün 30.000
balıkçıyı temsil eden Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği’nde Kadın
Balıkçı Komisyonu bulunuyor. Bu komisyonda, kadın balıkçılar kendi sorunlarını
kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerle görüşüp çözüm
arayabiliyor. Bir diğer sorun, kadın balıkçıların su ürünleri kooperatiflerine
ortak olmadığı için devlet kayıtlarında sayılarının düşük görünmesi idi.
Yaptığımız araştırma ile bilinenden çok daha fazla kadın balıkçının olduğunu ve
nerelerde bulunduklarını belirledik. Bu fikirlerin geliştirilip hayata
geçirilmesi konusunda emek vermiş olmak, balıkçılığın erkek mesleği olmadığının
artık daha fazla kişi tarafından biliniyor olması benim için gurur verici.
Bu yılın teması “meydan okumayı seçin”. Bu sizin için ne ifade
ediyor?
Balıkçılık
başta olmak üzere bazı mesleklerin erkek mesleği olarak kabul görmesine meydan
okuyorum. Emeğin cinsiyeti olamaz. Bununla birlikte “kadın sorunu” olarak tanımlanan
her türlü sorunun sadece kadınların değil toplumun sorunu olduğuna inanıyorum.
Kadınların, ailenin ve içinde yaşadıkları toplumun parçası olduğunu göz ardı
etmenin, hepimiz için yaşamı güçleştirdiği ortada. Bu nedenle, cinsiyete dayalı
her türlü ayrımcılığa meydan okuyorum.