İklim değişikliği insan faaliyetlerinin sonucu olarak sera gazı seviyelerindeki artışla büyük ölçüde tetiklenen, iklim desenlerinde devam eden değişiklikleri ifade eder. Bu önemli çevresel sorun, dünya genelinde hava koşullarını, sıcaklıkları ve ekosistemleri dönüştürmekte, karasal ve denizel habitatları etkilemektedir. Bu etkilere örnek vermek gerekirse, IPCC 1,5ºC raporuna göre insanlar, dünyanın sanayi öncesi döneme göre yaklaşık 1,0ºC ısınmasına sebep olmuştur. Sera gazı emisyonları mevcut şekilde devam ederse, küresel ısınmanın 2030 ile 2052 yılları arasında 1,5ºC sınırını geçeceği öngörülmektedir.
İklim değişikliği kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların kullanılmasıyla tetiklenmektedir. Bu yakıtlar havaya karbondioksit (CO₂) ve diğer sera gazlarını salarak, gezegenimiz etrafında ısıyı hapseden bir katman oluşturur ve bu da ısınmaya neden olur. Ayrıca, ormansızlaşma ve endüstriyel tarım uygulamaları, CO₂ absorbe eden ağaçların sayısını azaltır ve metan gibi bir sera gazı salar.
Yükselen deniz sıcaklıkları, deniz ekosistemlerini ve bu ekosistemdeki türlerin yaşam döngülerini değiştirerek denizleri ısıtır. Bu sıcaklık artışı, denizlerdeki çeşitli yaşam formlarını destekleyen ve biyoçeşitlilik kaynağı olan mercan resiflerinin yok olmasına neden olur.
Isı emilimi nedeniyle genişleyen deniz suyu ve buzulların erimesi, deniz seviyelerinin yükselmesine yol açar. Bu, düşük rakımlı bölgelere riskler oluşturarak sel olaylarını artırır, habitat kaybına neden olur ve kıyı tarımını etkiler.
Okyanuslar, atmosfere salınan CO₂ emisyonlarının yaklaşık dörtte birini absorbe eder ve bu da okyanus asitlenmesine yol açar. Bu kimyasal değişim, deniz ekosistemlerinin dengesini bozarak plankton, yumuşakçalar ve mercanlar gibi deniz canlılarını olumsuz etkiler.
Sıcaklık değişiklikleri, denizel türlerin üreme, göç desenleri ve genel hayatta kalma şanslarını olumsuz etkiler. Sonuç olarak, balık popülasyonları daha soğuk sulara göç edebilir, bu da balıkçılık endüstrilerini ve insanların geçim kaynaklarını etkiler. Yanı sıra insan faaliyetleri ile taşınan denizel türlerin geldikleri sularda yaşanan ısı artışı ile kendilerine yaşam alanı bulması yerel türler üzerinde baskı yaratabilir.
Isınan deniz yüzeyleri, fırtınaları daha sık ve daha şiddetli hale getirerek, kıyı yapılarına ve ekosistemlere önemli zararlar verir. Bu fırtınalar, kıyılarda erozyona katkıda bulunur ve tatlı su kaynaklarına tuzlu su karışmasına yol açar.
Küresel, bölgesel ve yerel seviyelerdeki yanıtlar, iklim değişikliğine karşı mücadelede kritik öneme sahiptir. Küresel düzeyde, Paris Anlaşması gibi uluslararası anlaşmalar, sera gazı emisyonlarını azaltmayı ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yaparak ısınmayı sınırlamayı amaçlar. Ayrıca, okyanus sağlığını izlemek ve biyoçeşitliliği korumak için deniz koruma alanları gibi önlemler küresel ölçekte iş birliğini gerektirir.
Bölgesel girişimler, alanda karşılaşılan zorlukları ele almak için iş birliğini teşvik eder. Bu ortaklıklar, her bölgenin ihtiyaçlarına uygun olarak kirlilik seviyelerini azaltmayı, sürdürülebilir balıkçılık uygulamalarını teşvik eden politikaları ve afet müdahale planlarını oluşturabilir.
Yerel katılı ise, habitat yıkımını en aza indirgemek ve sürdürülebilir turizm uygulamalarını teşvik etmek için kıyı gelişimine yönelik düzenlemeleri uygulamak suretiyle rol oynar. Topluluklar, fırtına dalgalanmalarına ve kıyı erozyonuna karşı bariyerler olarak hizmet eden Deniz çayırlarını (Posidonia oceanica) ve diğer önemli habitatları yeniden inşa etmek için restorasyon çabalarına katılabilir.
İklim değişikliği biyoçeşitlilik, insan geçimi ve küresel iklim istikrarı açısından hayati bir rol oynayan kıyı ekosistemlerine tehditler sunmaktadır. Bu acil duruma müdahale etmek, etkilerini azaltmak ve değişen çevresel koşullara uyum sağlamak için çabalar ve girişimler gereklidir. Bu, kaynakları korumak, gıda güvenliğini sağlamak ve kıyı nüfuslarının refahını sürdürmek için hayati öneme sahiptir.
Akdeniz Koruma Derneği olarak, iklim krizi konusundaki çalışmalarımızı şu başlıklar altında sürdürüyoruz:
Deniz Koruma Alanları: Akdeniz’deki biyolojik çeşitliliği korumak ve ekosistemlerin iklim krizine karşı direncini artırmak amacıyla Deniz Koruma Alanları oluşturmaya ve bu alanları etkin bir şekilde yönetmeye odaklanıyoruz. Bu alanlarda insan faaliyetlerini sınırlayarak, deniz yaşamını korumayı ve yerel balıkçılık topluluklarının sürdürülebilirliğini sağlamayı hedefliyoruz. Gökova Körfezi, Fethiye-Göcek, Datça-Bozburun ve Kaş-Kekova gibi özel çevre koruma bölgelerinde yürüttüğümüz çalışmalarla, denizel ekosistemlerin devamlılığını sağlamak ve gelecek nesillere sağlıklı denizler bırakmak için çaba sarf ediyoruz. Deniz Koruma Alanları kapsamındaki çalışmalarımız hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayınız.
Deniz Suyu Sıcaklığı Eğilimini İzleme: 2015 yılından bu yana, iklim krizinin denizler üzerindeki etkilerini izlemek amacıyla deniz suyu sıcaklıklarını ölçüyoruz. Gökova Körfezi’nde başlattığımız bu çalışmaları, 2020 yılında Fethiye-Göcek ve Kaş-Kekova, 2022 yılında ise Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgelerinde sürdürmeye devam ediyoruz. Ölçümlerimizi, yüzeyden 40 metre derinliğe kadar her 5 metrede bir gerçekleştiriyoruz. Deniz suyu sıcaklığı izleme çalışmalarımız hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayınız.
Yerli Olmayan Türler “Yeni Balıklar Programı”: Akdeniz’e yayılan istilacı ve yabancı türleri kontrol altına almayı ve bu türlere ekonomik bir değer kazandırmayı amaçlayan “Yeni Balıklar” programımızı yürütüyoruz. Bu program kapsamında, balıkçılar için uygun av araçları geliştiriyor ve bu türlerin restoranlar ve tüketicilere tanıtılması için iletişim çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Hedefimiz, istilacı türlerin ekosistem üzerindeki baskısını azaltmak ve küçük ölçekli balıkçıların bu türlerden ekonomik gelir elde etmesini sağlamak. Yeni Balıklar programımız kapsamındaki çalışmalarımız hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayınız.
Mavi Karbon: Posidonia oceanica gibi Akdeniz’e endemik deniz çayırlarının, önemli karbon depoları olarak korunması ve izlenmesi çalışmalarını yürütüyoruz. Bu çalışmalarla, Akdeniz’de denizel ekosistemlerin sürdürülebilirliğine katkıda bulunmayı ve iklim krizine karşı direnci artırmayı hedefliyoruz. Mavi karbon kapsamındaki çalışmalarımız hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayınız.
Orman Yangınlarının Karasal ve Denizel Türlere Etkisi: Orman yangınlarının deniz ve kara ekosistemleri üzerindeki etkilerini izlemek amacıyla araştırmalar yapıyoruz. Özellikle Türkiye’nin Güney Ege kıyılarında meydana gelen yangınların ardından denizlere taşınan küllerin asidifikasyon üzerindeki etkilerini ve yangınların Marmaris semenderi gibi endemik türler üzerindeki etkilerini belirlemeye çalışıyoruz. Orman yangınlarının karasal ve denizel türlere etkisi kapsamındaki çalışmalarımız hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayınız.
Sulak Alanlar: Sulak alanların korunması ve restorasyonu için çalışmalar yürütüyor, Gökova’da sulak alan ve tampon bölgeleri tespit ederek, bu alanlardaki biyolojik çeşitliliği korumak için yerel paydaşlarla iş birliği yapıyoruz. Sulak alanların, hem karasal hem de denizel türler için hayati öneme sahip olduğunu biliyor ve bu alanların korunmasının iklim krizine karşı önemli bir strateji olduğunu benimsiyoruz. Sulak alanlar kapsamındaki çalışmalarımız hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayınız.