Dünya üzerinde canlılar var olduğundan beri süregelen bir yok oluş her zaman mevcuttu ancak bu yok oluşun hızı günümüzde hiç olmadığı kadar hızlı seyrediyor. Birleşmiş Milletler tarafından 1992 yılında Biyoçeşitlilik Sözleşmesi’nin imzalanmasının ardından 22 Mayıs tarihi, tüm dünyada Biyoçeşitlilik Günü olarak kutlanıyor. 22 Mayıs Biyoçeşitlilik Günü, insanlara biyoçeşitliliğin ve onu koruma çalışmalarının önemini vurgulamak için oldukça önemli. Her ne kadar birçok ülke Biyoçeşitlilik Sözleşmesi’ni imzalamış olsa da biyoçeşitlilikte hızlı bir yok oluş devam ediyor.
Biyoçeşitlilik Sözleşmesi’nin yayınladığı bilgisayar temelli gelecek tahminlerine göre, her gün dünyada 150 – 200 kadar tür yok oluyor. IPBES tarafından 2020 yılında yayınlanan rapora göre 1900 yılından günümüze kadar olan süreçte türlerdeki ortalama bolluğun en az yüzde 20 azaldığı belirtilmişti. Bunun dışında amfibi türlerinin yüzde 40’ı, mercan resiflerinin yüzde 33’ü, kuşların yüzde 15’i ve memeli türlerin yüzde 30’unun tehlike altında olduğuna işaret etmektedir.
22 Mayıs Dünya Biyoçeşitlilik Günü’nde yağmur ormanlarından sonra biyoçeşitliliğin en yüksek olduğu noktaların başında gelen sulak alanlara dikkat çekmeyi amaçladık. Dünyada bulunan bu mucizevi alanlar ne yazık ki yoğun bir insan baskısı altında. Araştırmacılara göre son 300 yılda dünya üzerindeki sulak alanların %87’sinin yok olduğunu tespit edildi. Bu yok oluşların temel sebebi sulak alanların yerleşim alanlarına dönüştürülmesi. Sulak alanların üzerindeki sanayi, hayvancılık ve kontrolsüz tarım gibi insan faaliyetlerinin artan baskısı büyük bir tehdit oluşturuyor. Sulak alan kayıpları ve bu alanların bozulması içme suyu kaynaklarında, gıda güvenliği ve sağlığında, istihdam ve turizmde yıkıcı etkiler yaratıyor. 1970'den beri Sulak Alanlar kayboluyor. Akdeniz sulak alanlarının %48’i tamamen yok oldu. Akdeniz Havzası sulak alanları, toplam yüzey alanının sadece %2-2,5'ini kaplamalarına rağmen tüm türlerin üçte birinden fazlasına ev sahipliği yapıyor. Akdeniz sulak alan türlerinin %36'sı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya ve tehlike altındaki türlerin %41’i endemik kategorisinde yer alıyor.
Sulak alanlar neden bu kadar önemli?
Dünyanın dört bir yanındaki sulak alanlar şu anda dünyadaki karbonun %40'ını depolamakta. Sulak alanların diğer arazi kullanımlarına dönüştürülmesi, bu alanları karbon yutaklarından karbon kaynaklarına dönüştürüyor. Akdeniz sulak alanlarında ekosistem restorasyonu gerçekleştirmek, karbon ve tarımsal gübreler gibi diğer kirleticileri daha fazla yakalamaya yardımcı olur. Bu da su kalitesi hedeflerine ulaşılmasında ve hem insan hem de vahşi yaşam toplulukları için çok önemli olan bozulmuş peyzaj alanlarının yeniden canlandırılmasında hayati bir rol oynamaktadır.
Ülkemizin Sulak Alanlar Karnesi
Ülkemizde 105 sulak alan bulunuyor. unlardan 14 alan Ramsar Sözleşmesi ile korunuyor. Sulak Alanların korunması için yapılan uluslararası sözleşmeler büyük önem taşısa da çoğu zaman alanlardaki sorunlara doğru yöntemlerle etkili koruma çözümleri bulunamıyor.
Güzel Olduğu Kadar Bereketli: Azmak
Akyaka ve çevresi küçük olmasına karşın yüksek turizm faaliyetlerinin gerçekleştiği bir bölge. Bölgede yer alan Akyaka Kadın Azmağı, manzarasıyla insanların ilgi odağı olmasının yanında, biyoçeşitlilik anlamında da oldukça önemli bir sulak alan.
Azmak; Güney Ege bölgesinde dere, çay ve pınar gibi coğrafi bir terim olarak kullanılıyor. Bölgede Kadın Azmağı olarak adlandırılan sulak alan ise coğrafi olarak “çay “olarak karşımıza çıkıyor. Kadın Azmağı, Gökova Körfezine dökülen bir akarsu olma özelliğini taşıyor. Havzanın içerisinde bulunan diğer bir azmak olan Akçapınar Azmağı ile Kadın Azmağı arasında kalan bölgede oldukça yüksek biyoçeşitliliğe sahip bir sulak alan bulunuyor. Her ne kadar günümüzde insanoğlu olarak büyük sulak alanların öneminden bahsediyor olsak bile daha sahip olduğu zengin biyoçeşitliliği göz önüne alınca küçük alan kaplayan sulak alanları göz ardı etmemek gerekiyor. Ülkemizdeki diğer sulak alanlara kıyasla daha küçük bu alanın önemini anlamak ve doğal dengesini geri kazandırmak için alanda izleme çalışmaları ve beraberinde koruma adımları geliştirilmesi gerekiyor. Alandaki türlerin tespiti ve dağılımının haritalandırılması ve sorunların belirlenerek giderilmesi için restorasyon çalışmalarının yürütülmesi şart. Ayrıca bölgede koruma kullanım dengesinin sağlanması için alan kullanıcıları ile birlikte hareket etmek önemli.
Sulak Alanları Korumak İçin:
Sulak alanların korunmasının en temel yolu bilinçli birer dünyalı olmaktan geçmektedir. Doğa ile insanoğlunun dengeyi yakalaması şart. Bu dengeyi sağlamak için ilk olarak sulak alanlardan başlayabiliriz. Sulak alanların korunması için yapabileceklerimiz:
Suya karşı olan tavrımızı değiştirmemiz gerek. Ülkemiz kısıtlı su kaynaklarına sahip ve bunun bilincinde suyun kullanılması gerekmektedir.
Sulak alanlardaki tahribatlar restore edilmeli. Yeni tahribatların önüne geçmek için gerekli mevzuat ve kanunlar pratik olarak uygulanmalı. Caydırıcı cezalar ile insanların gözünde sulak alanları kolaylıkla tahrip edilebilecek alanlar olmadığının gösterilmesi lazım.
Tarım politikalarında değişimler iyi tarım uygulamaları getirilmelidir. Bu politikalar gerçekleştirilirken çiftçi dostu bir yaklaşım izlenilmeli ve Tarım – Su – Çevre uyumu göz ardı edilmemeli.
Yeraltı sularının kullanımını asgari seviyeye indirerek sulak alanlardaki su döngüsünün kendisini tamamlamasına izin vermemiz gerekmekte.
Her bölgede bulunan sulak alanlar kendilerine özgü niteliklerde olabilmektedir. Bu nitelikler bilim ışığında belirlenmeli ve ardından alana uygun koruma çalışmaları yürütülmeli.
Eğitim sisteminde çevrenin korunmasına yönelik etkili müfredatlar bulundurulmalıdır. Çocuklar çevreleri ile daha fazla etkileşim haline getirilmelidir, bu şekilde gelecekte koruma çalışmaları daha kolay şekilde gerçekleştirilebilir.
Koruma – kullanma dengesi kurulmalıdır. “Koruma – kullanma dengesi doğanın bize sunduğu kaynakların sürdürülebilir şekilde var olan döngüyü koruyarak kullanmayı tanımlamaktadır.
Her ekosistemin kendine ait bir döngüsü olduğu gibi sulak alanlarda bir ya da birden fazla döngü ile varlığını sürdürmektedir.
Dünya Biyoçeşitlilik Günümüz Kutlu Olsun!
Hazırlayanlar: Akın İzgin, Gizem Akdoğan
Fotoğraf: Akın İzgin 'Küçük Ak Balıkçıl'